NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْعَلَاءِ
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ
يَعْنِي
ابْنَ مُوسَى
عَنْ عَلِيِّ
بْنِ صَالِحٍ
عَنْ سِمَاكِ
بْنِ حَرْبٍ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ كَانَ
قُرَيْظَةُ وَالنَّضِيرُ
وَكَانَ
النَّضِيرُ
أَشْرَفَ
مِنْ
قُرَيْظَةَ
فَكَانَ
إِذَا قَتَلَ
رَجُلٌ مِنْ
قُرَيْظَةَ
رَجُلًا مِنْ
النَّضِيرِ
قُتِلَ بِهِ
وَإِذَا
قَتَلَ
رَجُلٌ مِنْ
النَّضِيرِ
رَجُلًا مِنْ
قُرَيْظَةَ فُودِيَ
بِمِائَةِ
وَسْقٍ مِنْ
تَمْرٍ
فَلَمَّا
بُعِثَ النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَتَلَ
رَجُلٌ مِنْ
النَّضِيرِ
رَجُلًا مِنْ
قُرَيْظَةَ
فَقَالُوا
ادْفَعُوهُ
إِلَيْنَا
نَقْتُلُهُ
فَقَالُوا
بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَأَتَوْهُ
فَنَزَلَتْ
وَإِنْ
حَكَمْتَ فَاحْكُمْ
بَيْنَهُمْ
بِالْقِسْطِ
وَالْقِسْطُ
النَّفْسُ
بِالنَّفْسِ
ثُمَّ نَزَلَتْ
أَفَحُكْمَ
الْجَاهِلِيَّةِ
يَبْغُونَ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
قُرَيْظَةُ
وَالنَّضِيرُ
جَمِيعًا
مِنْ وَلَدِ
هَارُونَ
النَّبِيِّ
عَلَيْهِ
السَّلَام
İbn Abbas radıyallâhu
anhümâ'dan; Şöyle demiştir:
Kurayza ve Nadir (iki
Yahudi kabilesi) idi. Nadir, Kureyza'dan daha güçlü idi. Kureyza'dan birisi,
Nadir'den birini öldürürse, onun karşılığında öldürülürdü. Nadir'den bir adam,
Kurayzalı birini Öldürdüğü zaman ise yüz vesk hurma fidye karşılığında serbest
bırakılırdı. Rasûlullah (s.a.v) gönderildiğinde, Nadîr'den bir adam Kureyza'dan
birisini öldürdü. Nadiriiler:
"Onu bize veriniz,
öldürelim" dediler. Kurayzalılar ise: "Aramızda Nebi var"
dediler. Hep birlikte, Rasûlullah'a geldiler. Bunun üzerine:
"Hükmettiğin zaman,
onlar arasında adaletle hükmet..."[Mâide 42] ayeti nazil oldu.
-İbn Abbas der ki: Kist
(adalet); cana mukabil candır- Sonra da;
"Onlar (Yahudiler)
cahiliyye'nin hükmünü mü istiyorlar.?”[Mâide 50] ayeti indi.
Ebû Davud şöyle der:
"Kureyza ve Nadir'in hepsi Harun (A.S.)'ın evlâdındandır."
İzah:
Hadisten anlıyoruz ki,
Kurayza ve Nadîr adındaki, Medine'de yaşayan Yahudi kabileleri arasında bir
teamül vardı. Nadîr'den birisi, Kureyza'li birini öldürürse 100 vesk (Takriben
yirmi ton) hurma fidye olarak veriliyor ve katil serbest kalıyordu. Kureyzalı
birisi Nadîrliyi öldürdüğünde ise katil öldürülüyordu.
Rasûlullah (s.a.v)
gönderildikten sonra Nadîr'li bir adam Kureyza'dan birisini öldürdü.
Kureyzalılar öldürmek için Nadir'li katili istediler. Ama Nadirliler
vermediler. Kureyzalılar, Rasûlullah Medine'ye teşrif ettiğinde yapılan anlaşma
gereği, Hz. Nebi'in hakemliğine başvurmak istediler ve hasımları ile birlikte
Rasûlullah*a geldiler. Bunun üzerine, "Onlar arasında hükmettiğin zaman
adaletle hükmet'...." mealindeki ayet nazil oldu. İbn Abbâs; bu ayetten
maksadın; katil ve maktul kimden olursa olsun, teammüdi (kasti) olduğu takdirde
kısasın gerekliliğine işaret olduğunu söyler.
Taberânî'nin İkrime
kanalıyla İbn Abbas'tan rivayet ettiğine göre ise bu âyet diyetle ilgili olarak
nazil olmuştur. Bu rivayete göre; Kureyzalılar Nadirlilerden birisini
öldürdüğünde, Nadirliler tam diyet alırlar, Nadîrli birisi Kureyzalı birini
öldürdüğünde ise yarım diyet verirlerdi. İşte Rasûlullah (s.a.v), hakemliğine
başvuran Yahudiler arasında adaletle hükmetti ve her iki tarafın diyetini
eşitledi.
Nadirliler, Rasûlullah
(s.a.v) in bu hükmünden hoşlanmadılar ve yine eskisi gibi kendilerine üstünlük
tanınmasını istediler. Bu sefer de: "Onlar câhiliyye hükmünü mü
istiyorlar?!.." mealindeki âyet nazil oldu.
Hadis-i şerif; kısas ve
diyette herkesin eşit olup, mevki ve nesebi ne olursa olsun kanun önünde müsavi
oduklanna delâlet etmektedir.